FATİH SULTAN MEHMET HAN (2. MEHMET)
Takvim yaprakları 11 Temmuz 1995 tarihini gösterirken, tarih kitaplarına aşağıdaki not düşülüyordu.
‘’Binlerce mezar taşının üzerindeki tarih aynı, 11 Temmuz 1995… Burası Srebrenitsa'daki Potoçari Mezarlığı... 11 Temmuz 1995 gününden başlayarak, 3 gün içinde, burada en az 8 bin Boşnak kurşuna dizildi; binlerce kadın ve çocuk canlarını kurtarmak için evlerini terketmek zorunda kaldı. O gün Sırp güçleri şehre girerken hiçbir direnişle karşılaşmadı. Zira bölge, Birleşmiş Milletler tarafından "güvenli bölge" ilan edilmişti. Silahları alınmış Boşnaklar tamamen savunmasızdı.’’
Hani var ya tüm dünyaya insan hakları dersi vermeye çalışan kendini medeni sanan Avrupa; işte tam ortasında meydana gelen soykırımı sadece seyretmiş, tek bir kelime bile söyleyememiştir. Dikkat ettiniz mi bölge Birleşmiş Milletler tarafından da güvenli bölge ilan edilmiş. İşte tarihi gerçek bu Türkiye’yi her konuda eleştiren ve batılı..!(medeni) diye bize yıllarca yutturulan büyük..! devletlerin bulunduğu coğrafya.
Ama bizin ceddimiz; 530 yılı önce 1461 yılında bakın nasıl fermanlar yayınlıyordu.
‘’Ben ki Sultan Mehmet Han’ım; sıradan ve seçkin bütün insanlar tarafından bilinsin ki, bu padişah buyruğunu ellerinde bulunduran Bosnalı [Fransisken] ruhbanlara büyük bir lütufta bulunarak şunları buyurdum: Adı geçenlere ve kiliselerine hiç kimse engel olmayacak ve sıkıntıvermeyecektir ve onlar sakınmaksızın ülkemde yaşayacaklardır. Ve kaçıp gidenler bile güven içinde olacaklardır. Gelip ülkemizde korkusuzca oturacaklar ve kiliselerine yerleşeceklerdir. Ne ben, ne vezirlerim, ne kullarım, ne uyruklarım, ne de ülkemin bütün halkından hiç kimse adı geçenlere — kendilerine ve canlarına ve mallarına ve kiliselerine ve dışarıdan ülkemize gelenlerine— dokunmayacak, saldırıp incitmeyecektir. Yeri, göğü yaratan Rızıklandırıcı adına ve Kur’an adına ve ulu Peygamberimiz adına ve yüz yirmi dört bin peygamber adına ve kuşandığım kılıç adına yemin ederim ki, bu kişiler emrime itaat ettikleri sürece, bu yazılanlara hiç kimse uymazlık etmeyecektir. Böyle biline.’’
Bakın fetihten önce Bizanslılar ne diyordu. Grandük Notoras "Şehirde Latin külahı görmektense Türk sarığını yeğlerim" diye en veciz biçimde ifade etmişti.
Niye söylenmiştir bu söz. Çünkü Bizanslılar Kudüs’ü Müslümanların elinden kurtarmak için Papa tarafından bir araya getirilerek Anadolu üzerinden Kudüs’e gönderdiği Haçlı Ordusunun Bizans’ta (1096-1272) yaptığı vahşeti yaşamıştır. Hangilerini sayalım.
Şimdi şu soruyu soralım kendimize dünyanın incisi, gözbebeği İstanbul, böyle çapulculara bırakılır mı. Asla.
Birde her şeyin mutlak hâkimi Allah’ın, sevgili nebisi Hz.Muhammed Mustafa (sav.) hadisi vardır; tüm padişahların rüyasına giren. “Letüftehanne’l Kostantıniyyete, ve le ni’mel emrü zâlike’l emr, ve le ni’mel ceyşü zâlike’l ceyş” “İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur.”
İşte bu methiye 12 yaşında tahta çıkan, 21 yaşında fethi gerçekleştiren FATİH SULTAN MEHMET HAN ve Türk Ordusu içindir.
Yeryüzünde başka bir millet yoktur böyle övgüye mazhar olan. Aksine lanetlenen milletler vardır.
O, Devlet Yönetimiyle Ötüken’de Bilge Kağan, ilmiyle Türkistan’da Ahmet Yesevi, Malazgirt’te imparatorluklara diz çöktüren Sultan Alparslan, Kosova’da duasıyla rüzgârın yönünü değiştiren 1. Murat, Niğbolu önlerinde bir aydan önce gelemez denilen yolu bir haftada alan Yıldırım’dır. O, inanmışlığı ile Hz. İsmail, sadakatiyle Hz. İbrahim’dir. O, çağ açıp çağ kapayan bir yiğittir.
Fethin 567. Yıldönümünde Sultan Mehmet’i ve fetihte görev almış tüm ecdadı rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz.
Ramazan YALGIN
Toplu Yapı Yönetim Kurulu Başkanı