EVDE KAL TÜRKİYEM..!
6 Çocuğu olan bir baba 81 yaşında eşini kaybedince kızın yanında kalır, rahat edemeyince Huzurevine gelir. Hafta bir kızı tarafından ziyaret edilir, kendini yalnızlığa gömmüş. Genç yaşta evlenen bir anne 19 yaşındaki eşini bir trafik kazasında kaybeder, şimdi 76 yaşında Huzurevinde ‘’alıştım yalnızlığa’’ diyor.
4 yıldır Huzurevinde kalan Duran Emmi 93 yaşında 20 yıl önce kaybetmiş eşini; "ben onları Allah'a havale ettim, Allah bildiğini yapsın onlara" diyor. Çocuklarının ziyaretine gelmemesine çok üzülüyor. "Ama olsun yabancı insanlar gelip bizi ziyaret ediyor" diyerek teselli buluyor.
Yaşadığımız dünyada yukarıda çok basit örnekler verdiğimiz toplumumuzun yaşlılarla ilgili davranışlarına verdiğimiz örnek Türk toplumunun tamamını kapsamamaktadır.
Yaşlılık, yetişkinliğin bir uzantısı olarak yaşam süresinin ileriki döneminde fiziksel ve ruhsal değişimlerin görüldüğü bir evre olarak tanımlanmaktadır.
İlk insan topluluklarından bu yana vahyin biçimlendirdiği toplumlarda yaşlılar, geleceği kuran insanlar bağlamında takdire değer ve saygı duyulması gereken muhataplar olarak algılanmışlardır. Ayrıca İslami ve insani değerleri taşıyan ve yaşatmaya çalışan yaşlılar, tecrübe ve birikimleriyle hayata daha olgun ve dengeli bakabilecek insanlar olarak değerlendirilmişlerdir. İslam toplumunda gençlerin dinamizmi ve heyecanları, yaşlıların tecrübesi ve olgunluklarıyla dengelenerek hayat çeşitlendirilmiştir.
Türk Kültüründe de ‘’söz büyüğün, su küçüğün’’ gibi sözlerle büyüğe saygı vurgulanmış, oğuz destanlarında da bugün olduğu gibi el öpme büyüğe saygının bir ifadesi olarak görülmüştür.
21 yüz yıl yaşantısında aile içinde dayanışma azalırken bu azalma neticesinde de kendinden başka her bireyin yük olarak algılandığı bir yaşam tarzında çocuk için kreşler, yaşlı için çeşitli bakımevlerinin varlığı elzem bir hal almış, insanlar arasında iletişim ve dayanışma kaybolmaya başlamıştır. Bireyselliği önceleyen "Aydınlanma" süreci ve liberalizm, kalabalıklar içinde yalnız bireyler üretmiştir.
Aile içi kuşaklar arası dayanışmanın yerine 'ilişkiler' geçti. Modern yaşamda yaşlı insan, aileye ekonomik açıdan veya emek gücü bakımından fayda sağlıyorsa sevilen, değer gören, fakat bunun aksi bir konumdaysa o zaman sevilmeyen bir yaşlı olarak görülmektedir. Büyük aile sıcaklığını ve dayanışmayı yok eden modern şehir kültürü aile bireylerini de karşı karşıya getirmekte ve ailenin parçalanmasına neden olmaktadır.
İşte toplumumuzda bulunan ileri yaş grubundaki insanlarımız bir ‘’değer’’ midir, bir ‘’sorun’’ mudur?
Bu soruya vereceğimiz cevap bu gün yaşadığımız ve her bireyin kendini izole etmesi açısından eve kapandığı zaman içerisinde evlerinde dışlanmış, yalnızlaştırılmış ve değersizleştirilmiş duygusuna kapılması muhtemel varlık nedenimiz olan yaşlıların korunup kollanma dönemidir. Biz de diyoruz ki ‘’HAYDİ ARKADAŞLAR SİTELERİNİZDE BULUNAN 65 YAŞ ÜSTÜ SAKİNLERİNİZİ ZİYARET EDİNİZ, İSTEK VE TALEPLERİNİ ALINIZ VE ONLARA YALNIZ OLMADIKLARINI GÖSTERİNİZ.’’
Saygılarımızla.
Ramazan YALGIN
Top.Yapı Yön.Kur.Bşk.