NİYE 15 TEMMUZ?
Avrupa ve tüm dünya soyluların ve kilisenin çıkarları için kul ve köle olarak çalıştırılırken; doğudan adına Türk denen bir millet gelir binli yıllarda. Anadolu’yu vatan yapan bu millet, cesareti, yiğitliği, hoşgörüsü, adaleti, devlet düzeni ve insana verdiği değer ile göz kamaştırmaktadır. İnancından ve kültüründen aldığı ilham ile hükmettiği her yerde insanlık dersi vermektedir. Dünyevi ihtiraslarını ve çıkarlarını düşünen kıta Avrupa’sı, bu yıllarda pazarlarda insanları köle diye alıp satmakta, arenalarda şölen adı altında hayvanlara yiyecek diye takdim etmektedir. Bu ayrıcalıklarını kaybetmek istemeyen asiller sınıfı Papa’nın organize etiği güçlerle 1095 yılında başlayan ve 1291 yılında biten haçlı seferlerini başlatırlar. Amaç; kutsal toprakları (Kudüs) kurtarmak ve tahtlarını sallayan insanları geldikleri yere (orta Asya) geri göndermektir. Oysa bu insan güruhu geçtiği her yeri yakıp yıkmakta, ayrım yapmaksızın (Müslüman, Hristiyan, Yahudi vs.) öldürmektedir. Güçlerini oturdukları tahttan, kiliseden ve sömürdükleri insanların paralarından alan bu kontlar, dükler tarihi yanılgıları ile karşı karşıya kaldılar. Karşılarına aldıkları millet (Türkler) ölümden korkmuyorlardı.
Onların ülküleri vardı. Varlığına ve birliğine iman ettikleri Allah’ın nebisi Hz.Muhammed Mustafa’nın (sav.) müjdesine kavuşmak (İstanbul’un fethi). Hedefleri vardı Kızıl Elma. İlayi Kelimetullah uğruna (İslam’ı yeryüzünün her tarafına ulaştırmak) tek gayeleridir. İşte bu tarihlerde başlar haçla hilalin savaşı.
Bu mücadele yüzyıllar sürer. Savaş alanlarında yenememişlerdir bu milleti. En sonunda ‘Türklerin elinden Kur’ân-ı Kerim’i almadıkça onları yenemeyiz’ demişlerdir. (Birleşik Krallık Başbakanı William Ewvart Gladstone) Öyle bir kin ki bu; Japon Prof. Yuzo Nagata, 1960'larda Amerikalı bir Türkologla Galata Köprüsü'nden geçiyorduk. Durdum ve "İstanbul'a bak, ne kadar güzel" dedim. Amerikalı da "Evet, bir de Türklerin olmasa", diye karşılık verdi." Hiç unutamazlar ve hiç kabul edemezler Türklerin Anadolu’yu vatan yapmalarını.
Savaş alanlarında bu milleti yenemeyeceklerini anlayan haçlı dünyası bir taraftan kültür emperyalizmi ile örf ve adetlerimizi unuttururken, Cumhuriyet’ci-Osmanlı’cı gibi yalanlarla aydınlar üzerinde oyunlar oynuyor, alevi-sünni/ Türk-Kürt/ sağcı-solcu gibi fikirlerlede bu milleti bölme senoryaları geliştirmeye çalışmışlardır. Bu kargaşalar sonucu ayaklanmalar, ihtilaller ve ayrıştırma oyunları hep hüsranla bitmiş. Çünkü bu millet gücünü varlığına ve birliğine inandığı Allah’tan almaktadır. Yaşamını ve inancını son peygamber Hz.Muhammed Mustafa’nın (sav.) sünneti ile şekillendiren ve onun vasıtası ile insanlığın kurtuluşu için indirilen Kuran-ı Kerim ile hayat felsefesini oluşturan bu milletin yenilebilmesi için onlar gibi konuşan, onlar gibi inanan (sözde) ve onlar gibi yaşayan piyonları bulmaları gerekmektedir. İşte o zaman bu milletin güvene dayalı komşuluk hukuku zedelenecek, günlük yaşamda bireyler kuşku içinde olacak ve toplum devlet ilişkisi zaafa uğratılarak yüz yıllardır baş eğdiremedikleri bu aziz millet yok edilecekti. Bu piyonları buldular da.
Bunlar; ‘’ İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider ve kalbindekine rağmen Allah'ı şahit getirir; oysa o azılı bir düşmandır.’’ (Bakara Suresi, 204. Ayet) İşte bu ayette ifade edilen ve adına FETO denilen bu zavallılar topluluğu efendilerine hizmet edebilmek için üstlendikleri görevi 15 Temmuz 2016 tarihinde hayata geçirmek isterler. Hani Akif Çanakkale için der ya ‘’ Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;’’ işte tam izahı budur 15 Temmuz akşamının. Çanakkale’de yapamadıklarını bu sefer içerdeki uşakları ile dener bu medeni..! Avrupa.
Kim ne olduğunu bilemez, kimi kaçmış, kimi saklanmış, kimi korkmuş ama biri var ki haykırmış Ankara sokaklarında ‘’bu bir kalkışma hareketidir, kabul edilemez, hükümetin yanındayız.’’ Dönemin başbakanı CNNTÜRK’ten açıklama yapar ‘’en ağır şekilde cezalandırılacaklar, herkesi sokağa davet ediyorum.’’
Ama birileri daha vardı; o ölüm kusan göklere göğüslerini siper etmiş kahramanlar.
Kimi zengin kimi fakir, kimi işçi kimi memur, kimi köylü kimi kentli, kimi aç kimi tok, kimi kadın kimi erkek, kimi anne kimi baba, kimi oğul kimi kız, kimi genç kimi yaşlı hepsi tek yürek ve hepsi VATAN SEVDALISI, MİLLET AŞIĞI atalarından aldıkları emaneti sonrakilere sapasağlam teslim etmek için ÖLÜME GÜLEREK koşanlar. İnsanlık var oldukça bu kavga bitmeyecek. Çünkü bu kavga hak ile batılın, doğru ile yanlışın, sömüren ile sömürülmek istenenin, HAÇLA HİLALİN kavgası.
“Allah yolunda öldürülenlere sakın “ölüler” demeyin. Çünkü onlar diridir, fakat siz farkında değilsiniz.” (Bakara 2/154)
Ümmetime ağır gelmeyecek olsaydı, hiçbir seriyyeden geri kalmaz, hepsine katılırdım. Allah yolunda şehit olmak, sonra diriltilip tekrar şehit olmak yine diriltilip tekrar şehit olmak isterdim.” (Buhârî, Îman 26; Müslim, İmâre 103, 107)
Gazi Mustafa Kemal onun için Cumhuriyeti emanet ettiği gençlere ‘’Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur.’’ diyerek bu aziz milletin kendine inanmasını ve güvenmesini kısaca TÜRKÜN TÜRKTEN BAŞKA DOSTU OLMADIĞINI ifade etmiştir.
Halil İbrahim YILDIRIM (2001)………………….Yusuf ÇELİK (1951) ve aralarındaki 248 kahramanı minnet ve şükranla anıyoruz. Ruhları şad, mekanları cennet olsun.
Tarihin dilinden düşmez bu destan,
Nehirler gazidir, dağlar kahraman,
Her taşı yakut olan bu vatan,
Can verme sırrına erenlerindir.
15 TEMMUZ’U UNUTMADIK, UNUTTURMAYACAĞIZ
Ramazan YALGIN
Park Eymir Toplu Yapı Yön.Kur.Bşk.