RAMAZAN AYI VE BAYRAM
İslam inancına göre varlığına ve birliğine iman ettiğimiz Allah (cc), insanların kulluk görevini yerine getirmeleri için 5 şart emretmiştir. İslam’ın 5 şartı olarak bilinen bu farzlardan bir tanesi de yine İslam inancına göre Ramazan ayında ifası emredilen Oruç ibadetidir.
Oruç; “bir şeyden uzak durmak, bir şeye karşı kendini tutmak” anlamına gelen Arapça savmın (sıyâm) kelimesinin Türkçe karşılığıdır. Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur. Aziz ve celîl olan Allah "İnsanın oruç dışında her ameli kendisi içindir. Oruç benim içindir, mükâfatını da ben vereceğim"
İşte böylesine kıymetli bir ibadet Kuran-ı Kerimin yeryüzüne indirildiği ve bin aydan daha hayırlı olduğu ifade edilen Ramazan ayı içerisinde ifa edilmektedir. Yine bu ayın içerisinde Kuran-ı Kerimin yeryüzüne indirildiği Kadir Gecesi olduğu bildirilerek inananların günahlarının af edileceği bildirilmiştir.
Oruç aynı zamanda insan nefsinin terbiye edildiği, paylaşmanın ve yardımlaşmanın en yoğun yaşandığı bir ibadet olması nedeni ile hem bireysel ve hem toplumsal boyutları ile ne kadar önemli olduğu görülmektedir.
Hz. Peygamber(sav) buyurmuşlardır ki: Recep Allah’ın ayıdır, Şaban benim ayım, Ramazan ümmetimin ayıdır.
Oruç; İnsana iradesine sahip çıkmayı ve sabrı öğretir. Allah ile iletişimi güçlendirirken iç huzuru sağlar. İnsana nefsini terbiye ederken sabrı öğretir. İnsana merhamet duygusunu verirken yardımlaşma kültürünü zenginleştirir. Sonuç olarak insanı kötülüklerden ve günahlardan uzak tutar.
Tüm kitabi dinlerde insanı yaşatmanın emredildiği dünyamızda tüm insanlık için bir tehdit olarak ortaya çıkan ve halen tam bir teşhis konarak çözüme kavuşturulamayan COVİT-19 hastalığı ile mücadele devam etmektedir. Hastalığın ortaya çıktığı günden bu güne kadar geçen süre içerisinde site sakinlerimizden de hayatını kaybedenler olmuştur. Allah’tan rahmet diliyorum. Hepimizin başı sağ olsun. Bu hastalığa yakalananlara acil şifalar dilerim. Halen devam etmekte olan bu tehditle mücadele kapsamında bu güne kadar Park Eymir Toplu Konut sakinleri olarak alınması gereken önlemler ve yapılması gereken görevler en üst seviyede ifa edilmiştir. Bu aşamada sürekli ve eksiksiz olarak sitelerinde gerekli önlemleri alan değerli site yöneticilerimize ve hizmetleri aksatmadan yerine getiren site görevlisi kardeşlerimize teşekkür ederim.
Yine hem hastalıkla mücadele kapsamında hem de ihtiyaç sahiplerine yardım konusunda Park Eymir Toplu Yapı Yönetimi ile koordine ederek ihtiyaç sahibi komşularımızın yanında yer alan hayırsever tüm sakinlerimize ve yine birçok konuda olduğu gibi yaptığı katkılar ile yanımızda olduğunu gösteren Gölbaşı Belediye Başkanı Sn. Ramazan ŞİMŞEK’e minnet ve şükranlarımızı sunarım. Bu hastalığı yenebilmemizin temel davranışı olan maske, mesafe ve temizlik konularında siz değerli site sakinlerimizin bu güne kadar olduğu gibi bundan sonra da riayet edeceğinize itimadım tamdır.
İşte böyle zor bir dönemde kıymetli bir ayı daha geride bırakıyoruz. Allah tuttuğumuz tüm oruçları ve yaptığımız tüm ibadetleri kabul etsin. Park Eymir Toplu Konut sakinlerinin Ramazan Bayramını kutlar, sağlık ve huzur içerisinde yeni ramazanlara kavuşmamızı Allah’tan niyaz ederim.
Ramazan YALGIN
Yönetim Kurulu Başkanı
……………………………………………………………………………………………………
SÖZDE ERMENİ KATLİAMI YALANI
Türk Milletinin tarihi MÖ 6000.li yıllara dayanmaktadır. Bu aziz milletin Orta Asya coğrafyasında başlayıp bu gün VATAN dediğimiz ve halen varlığını sonsuza kadar sürdüreceğine inandığımız Anadolu topraklarında hayatını sürdürmektedir.
Tarih sahnesinde Orta Asya’daki yaşamı ile yer alan bu kadim milletin kavimler göçü nedeni ile batıya yaptığı yolculuk sırasında devletler kurmuş, devletler yıkmış, üç kıtada hüküm sürmüş ama gittiği her yere adalet, huzur ve barış götürdüğü tarihi kaynaklarla tescil edilmiştir.
Tarihinin hiçbir döneminde egemenliği altında yaşattığı hiçbir topluluğa, devlete, inanç grubuna soykırım gibi bir faaliyeti olmadığı gibi hiçbir zaman da asimilasyon yapmamıştır. Yazımıza konu olan ve 1915 li yıllarda yaşandığı iddia edilen ‘’sözde ermeni soykırımı’’ yalanı o dönemlerde Anadolu’nun bazı bölgelerinde bulunmuş İngiliz ve Rus arşivlerinde de bulunan belgelerle yalan olduğu aşikardır.
Bu günkü İran topraklarına geldiğinde İslam Dini ile müşerref olan Türk Milletinin, hem kültüründe ve hem de inancında insanı yaşatmak en kutsal bir düşünce tarzı olarak benimsendiği görülmektedir.
Türk Milletinin varlığına ve peygamberliğine iman ettiği Hz. Muhammed’in (sav) VEDA HUTBESİ, soykırım yaptığı iddia edilen Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Beye Şeyh Edebali’nin NASİHATI ve çağ açıp çağ kapayan koca sultan Fatih Sultan Mehmet Han’ın Bosna’da papazlar için beyan ettiği AHİDNAMESİ okunduğunda bu büyük milletin yaşam pınarında insanlara verdiği değer ortaya çıkmaktadır. Bunun içindir ki İstanbul’da başta Grandük Notaras olmak üzere birçok Bizanslı kiliselerin birleşerek şehrin Latin işgaline geçmesi yerine Türk hakimiyetini tercih etmiştir. Bunu tarihe geçen şu sözlerle beyan etmiştir. "Şehirde Latin külahı görmektense Türk sarığını yeğlerim"
Peki ne olmuştur da insan yaşamına bu kadar değer veren bir millet sözde ermeni soykırımı yalanı ile karşı karşıya kalmıştır. Osmanlı İmparatorluğunun sonuna doğru yönetimi altında bulunan birçok coğrafyada isyanlar baş göstermiştir. Doğuda Ermeniler ise Rusların Kars Erzurum yörelerine gelmeleri sonucu Osmanlı Ordusunun geri çekilmesi zaruriyetini doğurmuş burada kalan Türkler, Ermeni çeteleri ve Rus Ordusu ile karşı karşıya kalmıştır. Bu tarihte Ermenilerin yaptıkları zalimlikler tarih kaynaklarında mevcuttur. Yine tarihi kayıtlarda mevcuttur ki Yıldız sarayında Osmanlı Hükümdarı Sultan 2. Abdülhamid Han’a suikast girişimde bulunmuşlardır. İşte Osmanlı Ordusunu arkadan vuran bu Ermeni Çetelerinin yeniden bir eylem yapmamaları için bir kısım Osmanlının Ermeni Tebaası bulundukları yerlerden göç ettirilmiştir. Bu göç esnasında gerek yaşlılıktan ve gerek se hastalıktan ölenler olmuştur. Bunları sayıları ve kayıtları hem İngiliz arşivlerinde ve hem Rus arşivlerinde mevcuttur. Türkiye Cumhuriyeti bu arşivlerin açılarak tarihi gerçeklerin ortaya çıkarılmasını ısrarla istemesine rağmen, hem egemen güçler ve hem de Ermeniler ısrarla bu arşivleri açmamaktadırlar. İşte Ermenileri Türk Devletine karşı piyon olarak kullanmak isteyen haçlı zihniyeti sözde ermeni soykırımı yaftasını her yıl 24 Nisan tarihinde gündeme getirmektedirler. Tarihi yalanla yazmaya çalışanlar yakın tarihte ASALA ve JCAG gibi Ermeni terör örgütleri tarafından düzenlenen saldırılarda 31'i diplomat ve onların aile mensupları olmak üzere 58 Türk vatandaşı şehit olurken toplamda 77 kişinin hayatını kaybettiğini görmemezlikten gelmektedirler.
Eğer Osmanlılar Soykırım yapsa idi;
- Bu gün Türkiye Cumhuriyeti topraklarında Ermeni olmaması gerekirdi.
- Türkiye Cumhuriyeti topraklarında mal varlıkları ve kültürel değerleri ile olmamaları gerekirdi.
- Türkiye Cumhuriyeti topraklarında inançlarını yaşayan ve bu devletin asli unsuru olan Türkler gibi devlet yönetiminin kadrolarında görev alamamalaları gerekirdi.
Bu konuda çalışmalar yapan bazı tarihçiler diyor ki;
ABD'li tarihçi Prof. Dr. Justin McCarthy, "Ermeniler, arşivlerine kimsenin bakmasına izin vermiyor, saklıyorlar. Türkler, Osmanlı arşivlerini, askeri arşivlerini açtılar. Türkler, herkese arşivlerini gösteriyor, hatta Ermeniler bile gelip bu arşivlerden faydalanıyor." dedi.
Fransız yazar Yves Benard, 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarını reddettiğini belirterek Fransa, İngiltere ve Rusya gibi ülkelerin bu konuyla ilgili arşivlerini açmak istemediğini çünkü Türkiye'nin soykırım yapmadığı gerçeğiyle yüzleşmekten korktuklarını söyledi.
ABD'li Tümgeneral James G. Harbord, Türk ordusunun Rus sınırında bir taarruza ve Türk halkının da Erzurum civarında Ermeni nüfusa yönelik bir saldırı hazırlığı olduğu şeklinde daha önce çıkan haberlerin aksine söz konusu haberlerin doğruluğunu ispatlayacak hiçbir şey bulamadığını ifade etti. Heyet ayrıca Türk halkının Ermeni mezalim ve saldırılarına maruz kaldığını da raporlarında bildirmiştir.
- Eğer bir soykırım yapılsa idi bu güm kıta Amerika’sında adından başka hiçbir şeyi kalmayan Kızılderililer gibi tarih olurlardı.
İşgal ettikleri kıta Amerika’sında Kızılderilileri yok edenler ve hala günümüzde yıllarca köle olarak kullandıkları, hala da ten renklerine bakarak ikinci sınıf vatandaş olarak gördükleri siyahilere uygulanan insan hakkı ihlallerini görmemezlikten gelenlerin Türk Milletine söyleyeceği bir sözü olamaz. Kendi günahları ile yüzleşemeyenlerin başka milletler aleyhine yalan beyanda bulunmaları tam bir ahmaklıktır ve alçaklıktır.
Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Bu güne kadar bu konuda parlamentolarında karar alan ülkelerin ya çıkarları için, ya da bu konuda bilgi sahibi olamadıkları için hata yaptıkları açıktır. Bu kararın tarihi gerçeklerle bağdaşmadığını bile bile dünyaya sözde ermeni soykırımı yalanını söyleyerek kendi tarihindeki soykırımı gizlemeye çalışan Amerika Birleşik Devletlerini kınıyor ve tarihi şan ve şerefle dolu Türk Milletinden özür dilemeye davet ediyoruz.
PARK EYMİR TOPLU YAPI YÖNETİMİ
……………………………………………………………………………………………………………………
MESCİD-İ AKSA VE İSRAİL DEVLET TERÖRÜ
MESCİD-İ AKSA : Bu günkü Filistin topraklarında bulunan ve Müslümanlar tarafından ilk kıblesi olarak kullanılan Mescid-i Aksa, Hz. Muhammed Mustafa (sav) efendimizin Mirac’ında, Mescid-i Haram’dan Burak adı verilen binek Allah’ın huzuruna çıkarıldığı yer olarak bilinir.
İSRAİL : 19 yüzyılın ikinci yarısından itibaren devlet kurma hayalleri ile dünyanın çeşitli bölgelerinde faaliyetlerini sürdüren Siyonistler Kasım 1947 tarihinde Birleşmiş Milletlerin bir kararı ile bu günkü İsrail Devletini kurarlar.
Tarih sahnesinde yer aldığı günden bu güne kadar tüm insanlığın baş belası olan Yahudilerle ilgili Kuran-ı Kerim şöyle demektedir.
İsrailoğulları; kendilerine verilen nimetlerin karşılığında şükürsüzlüklerinden, Allah'a şirk koştuklarından, kendilerini yeryüzünde üstün ırk olarak gördükleri için gurur sahibi olduklarından, mezmum hasletler olan hırs ve tamâ ile zillet içinde kaldıklarından bahsedilmektedir.
Tevrat'ta ise, israiloğulları bir taraftan "tanrı'nın (seçkin) kavmi", "mukaddes millet" olarak takdim edilirken; diğer taraftan kötü davranışları sebebiyle de tenkit edilmektedirler. Çünkü onlar musa ve hârun'a karşı gelmiş, Allah’ın gözünde kötü olanı yapmış, baal ve molok (ilahlaştırılan hükümdarların putları) gibi ilahlara ve altın buzağıya tapmışlardır. Böylece Allah'a verdikleri sözü tutmamış, ahidlerini bozmuş, ahlaksızlık, zina etmiş, ibadethaneleri yıkmış, peygamberlerini öldürmeye çalışmışlardır. Allah'ın şeriatını bırakıp diğer milletlerin kanunlarını benimsemişlerdir. Yahudilerin kutsal kitabı; israiloğullarının doğru yoldan sapmaları ve başka ilahlara kulluk etmeleri sebebiyle peygamberleri tarafından kınandıkları ve azapla tehdit edildiklerini gösteren örneklerle doludur.
İnsanlık tarihinde mal sevgisiyle şöhret bulmuş ve malı elde etmek için çok fazla çaba sarf edip, hırs gösteren millet Yahudiler olmuştur. Kur'an-ı Kerim'de onların dünyaya taptıkları, çok yaşamak istedikleri, mal-mülk elde etmek için her yolu meşru gördüklerinden, dolayı alçaltıcı bir azaba müstehak oldukları zikredilmektedir. Kur'an-ı Kerim'de Yahudilerin sözünde durmamak ve anlaşmaları bozmak gibi kötü bir adetlerinin de olduğu,
"ne zaman onlar bir antlaşma yaptılarsa, yine kendilerinden bir gurup onu bozmadı mı? zaten onların çoğu iman etmez."(bakara ,2/100)
Allah'ın emirlerine karşı geldikleri ve meleklere, peygamberlere düşman olduklarından dolayı inkarcı bir topluluk olduğu ifade edilmekte ve Allah'ın onlara şiddetli azabının olduğu ve onların varacağı yerin cehennem ateşi olduğu zikredilmektedir. Yahudilerin şiddetli bir düşmanlıkla hareket ettikleri ve kalpleri katı olduğu için nasihatlerin ve ibretlerin onlara ulaşamayacağı da onların diğer vasıfları arasında zikredilmektedir. Yahudilerin bir diğer özelliği de Allah'ı uygunsuz vasıflarla tavsif etmeleridir. Yahudiler, Allah'ın oğulları olduklarını iddia etmişler, Kur'anda zikredilen diğer özelliklerinden biri de, fitne ve fesat çıkaran bir millet olduklarıdır. (maide, 5/64) Onların fesatlarının altında yatan şey, bütün beşeriyete duydukları kin ve şahsî menfaatleri doğrultusunda hareket etmeleridir. Kuran-ı Kerim; "onlar (Yahudiler) nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Allah'ın ahdine ve insanların (müminlerin) himayesine sığınmadıkça, kendilerine zillet (damgası) vurulmuştur; Allah'ın hışmına uğramışlar ve miskinliğe mahkum edilmişlerdir. Çünkü onlar, Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlar ve haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. Bu da, onların isyan etmiş ve haddi aşmış bulunmalarındandır. Hepsi bir değildir; ehl-i kitap içinde istikamet sahibi bir topluluk vardır ki, gece saatlerinde secdeye kapanarak Allah'ın âyetlerini okurlar." (al-i imran, 3/112-113)
İşte bu gün İsrail diye anılan Orta Doğunun çıbanı, Amerika Birleşik Devletlerinin ileri karakolu, Avrupa’nın şımarık çocuğu bulunduğu coğrafyada kendine verilen yerin dışında işgal ettiği yerler de yetmemiş olacak ki Müslümanları ilk kıblesi Mescid-i Aksa’ya karadan ve havadan saldırılar düzenlemekte. Yaşlı, Kadın Çocuk demeden, insan olmanın tüm erdemleri bir kenara bırakarak kan ve gözyaşına sebep olmaktadır.
Maalesef yaşanan bütün bu kıyıma karşı tüm dünya sağır, maalesef İslam ülkeleri de sessiz kalmaktadır.
Abdurrahim KARAKOÇ diyor ki;
Haramsız mal azaldı, haramzade çoğaldı.
Bu çağda helâl yemek büyük cesaret ister.
İnsanı sıfatıyla anmak geride kaldı.
Domuza domuz demek büyük cesaret ister.
İşte tüm dünya Filistin’de işlenen soykırıma karşı biz diyoruz ki ‘’döktüğün kanda boğulacaksın İsrail’’
PARK EYMİR TOPLU YAPI YÖNETİMİ